NUR BANU KOCAASLAN

 

Hasankeyf’te insanlarla konuşurken kadınların da görüşünü almak ve taşınmaya nasıl baktıklarını öğrenmek istiyorum ve çarşının tek kadın esnafı Nurten Kandemir’le de böylece tanışıyoruz. Kandemir çarşıdaki küçük dükkanında su kabağından oyma lambalar, magnetler, çeşitli el işi ürünleri satarak geçimini sağlıyor. Yeni yerleşimde kendisine dükkan hakkı verilmeyen birkaç kişiden biri. Sebebi ise bekar olması.

 

Hasankeyf’in 3 bin kişilik bir nüfusu var, eski yerleşimdeki ev ve dükkanlar kamulaştırıldı. Raman Dağı’nın eteğindeki yeni yerleşimde ise toplam 710 konut inşa edildi, bu konutlar için sadece ilçe nüfusuna kayıtlı olanlara hak verildi. Hem evler hem de dükkanlar için beş yıl ödeme alınmayacak, beş yılın ardından 15 yıl boyunca da ev ve dükkanların belirlenen karşılıkları ödenecek. Ancak bu sistem aileler için geçerli, bekar Hasankeyfliler İskan Kanunu nedeniyle hak sahibi kabul edilmedi. 

 

Hasankeyf çarşısı

 

Nurten Kandemir, işte bu durumun mağduru. Doğma büyüme Hasankeyfli, 12 yıldır çarşıdaki dükkanda el işi ürünlerini satıyor. Kendisinin de dükkanlar için başvuru yaptığını ve böyle bir sorunla karşılaşmayı o zaman hiç aklına getirmediğini söylüyor: “Devlet su işlerine başvurdum, oraya para ödüyorsun ilk etapta başvurmak için, kimlikte yazıyor ben bekarım diye. O zaman diyebilirlerdi, siz bekarsınız sizin paranızı almıyoruz diye, ya da anne-babamın adını yazardım başvuruma. Bekar olup da bir yer verilmemesi çok saçma. O zaman bekarlar çalışmasın mı? Ben 12 yıldır buradayım. Hasankeyf’in kadınları çarşıya inmiyordu genelde, geldiğimiz zaman sorunlar da yaşandı burada, bizi istemiyorlardı. Bunları atlattık, birbirimizle iyi anlaştık, ondan sonra ben bu işi bırakır mıyım?”

 

Nurten Kandemir

 

Diğer tarafta ne yapacağını sorduğumda şöyle yanıtlıyor: “Ben çıkmayı düşünmüyorum. Bunu herkese duyurdum; valiye de, kaymakama da, milletvekiline de. ‘Tamam farkındayız, halledeceğiz, biliyoruz çıkmadı’ dediler ama gittikten sonra… Bir bayan esnaf olarak bana sahip çıkmaları gerekiyordu. Birkaç arkadaşımız daha var bekar oldukları için dükkan hakkı çıkmayan. O bir de ailesinden ayrı evde yaşıyor. İkimiz de böyle bir mağduriyet içerisindeyiz. Diğer tarafta da iki üç kişi var ama onlar sonra evlenenler. Biz ikimiz bekar olduğumuz için mağduruz.”

 

Kandemir’in durumunun farkında olan yetkililer, onu kiralık bir dükkana yerleştirmeyi teklif etmiş ama o bunu istemiyor: “Millet beş yıl boyunca hiçbir şey ödemeden dükkan sahibi olacak. Ben daha çalışmadan kira ödemeye başlayacağım, nasıl olacak? Diğer arkadaşlar kira ödemeyecek, dükkanı açsa da olur açmasa da, eşyalarını yerleştirecekler, iş olduğu zaman açacaklar. Ama ben kira ödeyeceğim. Kış geliyor kışın iş olmuyor, ne yapacağım?”

 

Esnaf ve işletmeciler en şikayetçi kısım, kime dokunsam bir ah işitiyorum. Bir şeyler atıştırmak için girdiğimiz lokantada çalışanlarla ayak üstü konuşuyorum. Onlara da bir dükkan verilmiş ama bir lokanta işletmeye uygun değilmiş. Mutfak, tuvalet gibi eklemeleri kendilerinin yapmak zorunda kalacaklarını anlatıyorlar.

 

“Siz beton görmeye çıkıp gelir misiniz?”

 

Dicle Nehri’nin kenarında bir kafe işleten Bülent Başaran da hala ne yapacağını bilmeyenlerden. 50 yaşındaki Başaran’ı kafesinin girişinde karısıyla yan yana sandalyelerde otururken görüyorum. 

 

“Biz burada bir çivi bile çakamazken yüce devletimiz maalesef burayı heba ediyor. Böyle bir proje olabilir mi? Madem dünya mirası, madem UNESCO’nun kriterlerini karşılıyor, madem 12 bin yıllık bir yer, nasıl sular altında bırakılıyor merak ediyorum. Avrupa’nın, UNESCO’nun bir şey yapamaması bu çelişki değil mi?” diye yakınıyor.

 

Başaran bir dönem Ege ve Akdeniz’de farklı yerlere gidip çalışmış, 25 yıl önce ise memleketine dönmüş, zamanla bu kafeyi işletmeye başlamış. Yeni Hasankeyf için hazırlanan projelerin de turizmi canlandıracağına inananların olduğunu söylüyorum ama o bu fikre katılmıyor: “Buraya insanlar niye geliyor, tarihi görmek için, doğayı görmek için geliyor. Oraya insanlar ne için gelecek? Siz beton görmeye çıkıp gelir misiniz? Tabi ki gelmezsiniz. Yurdumuzdan ediyorlar. Ben burada 30 kişiyi çalıştırırken bir anda işsiz kalacağım.”

 

Tur otobüsleri Hasankeyf'e yerli turist getiriyor

 

Ne yapacağını sorduğumda, “Karşımızda orantısız bir güç var, orada bir resim çekip bekleyeceğiz. Resmi olarak 8’inde çıkmamız gerekiyordu, gidelim de muhatap yok ki? Nereye gidelim? Daha su yok, elektrik yok, altyapı yok, işimiz yok, yerimiz yok, nereye gidelim?” diyor.

 

“İnsanlar kale alınacaktı, hiçbirini göremedik burada”

 

Başaran dört çocuk okutuyor, çocuklarını okulların açıldığı ilk iki hafta okula göndermemişler. Ailelerin birçoğu altyapı sorunları nedeniyle yeni yerleşime taşınabilmiş değil, ancak eski Hasankeyf’teki okulların tümü kapatılmış ve eğitim yeni yerleşimde başlamış. Sadece iki yerleşim arasındaki mesafeden değil, aynı zamanda ilçede sürekli trafik yaratan iş makinesi ve kamyonlar da çocukların yeni yerleşimdeki okula gidebilmelerinin önünde engel. Başaran “Biraz baskı yaptık, servis öyle geldi. Zaten onlar da ne okuyacak, böyle bir ülkede okumak da lazım değil” diye sitem ediyor.

 

Başaran’ın kendi deyimiyle en üzüldüğü nokta, Hasankeyf’in taşınmasında yerel halkın görüşünün yeterince alınmaması olmuş: “Biz burada ne söz sahibi olabildik, ne hakkımızı alabildik. Ne yapılabilirdi, her kesimden bir insan getirilebilirdi, valilikten, turizmden, çevre ve şehircilikten… Sizin için ne yapabiliriz burada denilebilirdi. Biz küçük bir yerde mutlu olmayı bilen insanlarız, yetinen insanlarız. Ama bırakmadılar elimizden aldılar. Kimisi diyor evimiz şöyle böyle, olsun biz öyle daha mutluyduk, bırakın öyle kalsın, insanlar öyle yaşasın. Madem insan içindi bunların hepsi, insanlar kale alınacaktı, insanların içine girilecekti, değer verilecekti. Hiçbirini göremedik burada.”

 

Başaran’la sohbetimizi noktaladığımızda bir şey eklemek isteyip istemediğini soruyorum. Bana şu yanıtı veriyor: “Hasankeyf için söylüyorum bunu: Dün ölmüş, bugün can çekişiyor, yarın ise doğmamıştır.”

 

Hasankeyf Dosyası 1: “Herkes kültür kayboluyor diyor, ya kardeşim kültür benim"

Hasankeyf Dosyası 2: Adem ile Havva’nın cennetten atılması gibi hissediyorum

Hasankeyf Dosyası 3: Hasankeyf öldü dersek zaten ölecek, artık iyiyi anlatmalıyız ki yaşasın